Haklı Nedenle Fesih Süreleri

6 İş günü Hesabı

İşçi veya işveren bakımından haklı fesih nedenlerinin ortaya çıkması halinde, iş sözleşmesinin diğer tarafının sözleşmeyi haklı nedenle fesih yetkisinin kullanılma süresi sınırsız değildir. Bu bakımdan 4857 İş Kanununun 26 ncı maddesinde, fesih nedeninin öğrenildiği tarih ile olayın gerçekleştiği tarih başlangıç esas alınmak üzere iki ayrı süre öngörülmüştür. Bu süreler içinde fesih yoluna gitmeyen işçi ya da işverenin feshi, haklı bir feshin sonuçlarını doğurmaz. Bu süre, feshe neden olan olayın diğer tarafça öğretilmesinden itibaren altı işgünü ve herhalde fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren bir yıl olarak belirlenmiştir.

4857 sayılı İş Kanununda, işçinin maddî çıkar sağlamış olması halinde bir yıllık sürenin işlemeyeceği öngörülmüştür. O halde, haklı feshe neden olan olayda işçinin maddî bir menfaati olmuşsa, altı işgününe riayet etmek koşuluyla olayın üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin işverenin haklı fesih imkânı vardır.

Altı iş günlük süre işçi ya da işverenin haklı feshe neden olan olayı öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar. Olayı öğrenme günü hesaba katılmaksızın, takip eden iş günleri sayılarak altıncı günün bitiminde haklı fesih yetkisi sona erer.

İşverenin tüzel kişi olması durumunda altı işgünlük süre feshe yetkili merciin öğrendiği günden başlar. Bu konuda müfettiş soruşturması yapılması, olayın disiplin kurulunca görüşülmesi süreyi başlatmaz. Olayın feshe yetkili kişi ya da kurula intikal ettirildiği gün altı iş günlük sürenin başlangıcını oluşturur. Bir yıllık süre ise her durumda olayın gerçekleştiği günden başlar.

Somut uyuşmazlıkta, davalı işyerinde şoför olarak çalışan davacının 26.07.2013 tarihinde şirket kredi kartını şirket aracına zenon far taktıracağını beyan ederek aldığı, daha sonra bu kredi kartını 29.07.2013 tarihinde iadesi sırasında kartı kullanmadığını beyan ettiği, aynı gün muhasebe biriminde 26.07.2013 tarihli fatura ile ilgili yapılan araştırmada bu faturanın davacıya teslim edilen kredi kartı harcamasına ilişkin olduğu ve faturaya konu işlemlerin yapılmadığı, davacı ile şifahi görüşme ile bu fatura tutarının iptal edilip kredi kartına iadesinin davacıdan talep edilmesi üzerine de 30.07.2013 tarihinde kredi kartına bu tutarın iadesini sağladığı anlaşılmakla feshe konu eylemler hakkında ilk tutanağın 30.07.2013 tarihinde tutulduğu görülmüştür.

Bilahare davalı işverence muhasebe kayıtlarının tedkîkine başlandığı, faturalarda belirtilen … plakalı … 3008 marka araç için … … Servisi’nden 25.04.2012-26.07.2013 tarihleri arasında 5 ayrı faturada 11.525,42 TL. tutarında ve … … plakalı … … marka araç için 6.695 TL. 2013 yılı 3. ve 7., aylarda olma üzere 9.475 TL. tutarında aynı servisten sacır egzos servisi faturasının 26.07.2013 tarihli faturada olduğu gibi davacının yönlendirmesiyle Şirketlerine ödetildiğinin tespit edildiği, oysa sözkonusu araçların bakım ve tamiratları yetkili servislerinde yapıldığı, söz konusu yetkili servis faturalarının da ayrıca tanzim olunduğu dolayısı ile söz konusu faturalardaki miktarlar kadar Şirketi … … Servisi/ … Dere ile birlikte hareket etmek suretiyle zarara Şirketi zarara uğrattığı şeklinde tespitler yapıldığı, konu hakkında davalı Şirketçe 06.08.2013 tarihli ihtarname ile davacıdan savunma talep edildiği, davacının savunmasını içeren 16.08.2013 tarihli ihtarname üzerine savunmasının doğruluğunu araştırmak için … … … sahibinin Şirkete davet edilerek 19.08.2013 tarihinde bilgisine başvurulduğu ve faturaya konu işlemlerin kendileri tarafından yapılmadığı, ikili ilişkiler üzerine tanzim edildiğinin öğrenildiği ve akabinde de davacının 22.08.2013 tarihinde iş akdinin feshedildiği anlaşılmıştır.

Bu durumda dosya içeriğine göre feshe konu davacı eylemleri ile ilgili soruşturmanın 19.08.2013 tarihinde tamamlandığı, soruşturma nedeniyle sürenin işlemediği, bu nedenle 22.08.2013 tarihinde yapılan feshin süresi içinde olduğu anlaşılmakla aksi yöndeki karar gerekçesi yerinde değildir. Davacının eylemleri güven sarsıcı olup doğruluk ve bağlılığa uymadığından işveren feshinin haklı nedene dayandığı ve fesih hakkının 6 iş günlük hak düşürücü sürede yapıldığı anlaşıldığından davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddi yerine yanılgılı değerlendirmeyle kabulü bozmayı gerektirmiştir.[1]


[1] 9. Hukuk Dairesi 2015/27038 E., 2017/13677 K.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir