Fesih Bildiriminden Sonra İşçinin Yaptığı Davranışlar Feshe Dayanak yapılamaz, Fesih için 40 gün geç bir süredir
Somut olayda, davalı vekilinin dilekçelerinde, iş aktinin 5188 sayılı Kanun’a aykırılık iddiası ile davacının Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı ve sonucunda Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava açılan haksız şikayet sebebi ile iş aktinin feshedilmediği, davacının Çevre Müdürlüğü’ne yaptığı gayrı resmi ve asılsız şikayet ve işveren hakkında aşağılayıcı beyanda bulunması iş aktinin feshedildiği, davacının 16/4/2010 tarihinde işveren vekili N. D. ile konuştuktan sonra talepleri reddedilince vardiya listesini yırtıp attığı, vardiya listesini kabul etmeyerek bu listeye uymayacağını belirttiği, yüksek sesle “ben bunları Savcılık’a, Valilik’e şikayet ettim, Bakanlık’a kadar da şikayet edeceğim, onlar benle uğraşıyor, ben de onlarla uğraşacağım” dediği, buna dair tutanağın işveren vekili Namık’a 25/5/2010 tarihli üst yazı ile iletildiği, bu konuyu yani haksız şikayet olayını öğrenen yönetimin fesih kararı almakla birlikte son bir görüşme yapmak için 27/5/2010 tarihinde yeniden görüşme kararı verdiği belirtilmiştir.
Davalının fesih gerekçeleri içinde bildirdiği, davacının Çevre Müdürlüğü’ne yaptığı gayrı resmi asılsız şikayet’e ilişkin dosyada delil yoktur.
Dosya içeriğinden, şahit beyanlarından ve davalının ibraz ettiği işyeri belgelerinden, 16/4/2010 tarihli olay üzerine davalıca 25/5/2010 tarihinde davacının işten çıkarılması kararı alındığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, davalının davacıya gönderdiği cevabi ihtarnameden, davalının fesih kararının davacıya 27/5/2010 tarihinde sözlü olarak bildirildiği ve fesih bildiriminin 29/5/2010 tarihinde yapılacağının da davacıya E.. Ö.. tarafından bildirildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının 27/5/2010 tarihinde gerçekleştirdiği savunulan söz ve davranışlarının iş aktinin davalı tarafından feshedilmesi kararı alınarak bu kararın davacıya sözlü olarak bildirilmesinden sonraki bir tarihte meydana gelmesi nedeniyle feshe dayanak yapılamaz.
Davacının işyeri yetkililerine ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı ve Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava olarak görülen şikayeti ise, Başsavcılıkça iddianame düzenlenerek dava açılmasına yeter suç şüphesi görüldüğünden, davacının hak arama özgürlüğü ve şikayet hakkı kapsamında kalmasının yanı sıra, bizatihi davalı savunmasında bu fesih nedeni olarak ele alınamaz.
Bu durumda 16/4/2010 tarihli tutanağa konu eylemlerin haklı feshe dayanak teşkil edip etmeyeceği açısından olayın irdelenmesi gerekmektedir.
Davalı şahitlerinden E.. Ö.., Mahkeme’de ” iş yerinde kişileri işe almaya ve işten çıkarmaya yetkili kişi N. D.’dır ve iş yerinde her ayın genellikle 25’inde işçilerin performans değerlendirmesi için toplantı yapılır, 25/05/2010 tarihinde yapılan performans değerlendirmesinde N. D.’a bu tutanak sunulmuştur” şeklinde beyanda bulunmuştur. Buna göre, 16/4/2010 tarihli tutanağın 25/4/2010 tarih yerine 25/5/2010 tarihinde işleme alındığı açıklanamadığı gibi, 16/4/2010 tarihinde gerçekleştiği savunulan fesih sebebi hakkında, daha önce bir karar verilmeyerek aradan yaklaşık 40 gün geçtikten sonra 25/5/2010 tarihinde fesih yoluna gidildiği anlaşılmaktadır. Davalı işverenlik her ne kadar bir anonim şirket ise de, yaklaşık 40 günlük süre, feshe ilişkin olayın fesih kararı almaya yetkili birime iletilerek bir karar bağlanması için gereken makul süreden fazladır. Sonuç olarak, 16/4/2010 tarihli işverenlik tutanağına bağlı olay açısından, olayın içeriğinin incelenmesine gerek olmaksızın, 6 iş günlük hak düşürücü sürenin geçirildiği anlaşılmaktadır.
Yukardaki açıklanan hususlar nazara alınarak kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı talebine ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi hatalıdır.[1]
[1] 9. Hukuk Dairesi 2014/6263 E., 2014/8853 K.